Siz de fark ettiniz mi? Uluslararası medyada ve sosyal medyada giderek artan bir Çin propagandası mevcut. Peki bu nasıl oldu?
Medyada giderek artan Çin propagandasını ve bunun arka planını Murat Soydan anlattı.
COVID-19 krizi tüm dünyayı sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Bu süreçle ilgili bir çok yazı yazılıyor, bir çok analiz yapılıyor ama bir ülke var ki, bu süreçteki rolünü uluslararası medyada konuşmak neredeyse yasak: Çin Halk Cumhuriyeti.
Hatta aksine, hangi uluslararası medyanın sayfasına girsek Wuhan’ın zaferi, Çin’in mükemmel süreç yönetimi haberleriyle karşılaşıyoruz…
Peki nasıl oldu da Çin hakkında olumsuz haberler medyada giderek daha az şekilde yer almaya başladı?
Çin dendiğinde on yıllardır akla ilk gelen kavram hiç değişmedi: Sansür!
Bu ise bir tesadüf de değil. CGTN ve CCTV gibi Çin merkezli ulusal ve uluslararası yayın yapan medya kuruluşların neredeyse tamamı Çin Komünist Partisi, ya da kısaltılmış adıyla ÇKP’nin tam kontrolünde çalışıyor.
ÇKP’nin kontrolünde çalışmayanlar ise bu partinin politikası dışına çıkan bir haber yapamıyor. Bu, Çin’de yaşayanlar için büyük bir sorundu… Ancak son zamanlarda sadece Çin için değil, tüm dünya için bir sorun hâline gelmeye başladı. Çünkü Çin, yaptığı uluslararası medya yatırımlarıyla sansür politikalarını ihrac etmeye başladı.
Konu hakkında yakın zaman önce bir rapor yayınlandı. Stanford Üniversitesi’nin İnternet Gözlemevi tarafından hazırlan raporun ortaya koyduğu verilere göre Çin, dijital otoriterliğini ve sansür politikalarını dünyaya ihraç etmek için büyük bir bütçe ayırmış durumda. Korona krizi, bu propaganda ve sansür ihracını gözlemlemek için önemli bir laboratuvar oldu.
Üniversitesi’nin yayınladığı rapora göre Çin, sosyal medya platformlarına yaptığı reklam yatırımlarıyla tüm platformları neredeyse istila ediyor. Grafiğe göre, COVID-19 krizinin başlamasıyla eş zamanlı olarak Çin’in Facebook’a yaptığı reklam yatırımı da zirveye çıkmış.
Yedi ana İngilizce Çin devlet medyasının Facebook Sayfalarının ortalama 70,9 milyon takipçisi var. Bu kanalların 2020 yılında Facebook’a verdikleri reklamların %40’ı 15 Şubat 2020 ile Mart 2020 arasında. Yani pandeminin başlamasıyla eş zamanlı olarak devasa bir reklam kampanyası da başlıyor.
Rapora göre bu reklamlarda tanıtılan konular arasında Çin hükümetinin salgın tepkisinde şeffaf olduğu iddiası, Xi Jinping’i koronavirüs hastalarını tedavi eden bir hastaneyi ziyaret etmesi ve Pekin’in COVID-19 bilgilerini paylaşarak dünyanın pandemiyle savaşmasına yardımcı olduğu bulunuyor.
Yine rapora göre Çin’in COVID-19 hakkındaki anlatıyı kontrol etme çabaları, Batılı sosyal medya platformlarında Çin yanlısı trol hesapları kullanmak gibi gizli taktikleri içeriyor. ProPublica, Bellingcat ve ASPI’deki araştırmacılar, Mart 2020’den itibaren şüpheli hesap ağları hakkında bir araştırma yaptılar. 26 Mart 2020’de yayınlanan bir ProPublica araştırması, Çin hükümetinin sahte Twitter hesapları oluşturduğunu ve Çin propagandasını yaymak için mevcut hesapları hacklediğini ortaya koydu.
17 Nisan 2020’de, ASPI’deki Uluslararası Siber Politika Merkezi’nden (ICPC) araştırmacılar, Çin hesapları olduğuna inandıkları bir başka koordineli Twitter kampanyası belirlediler. Bu bulgularda ise ilginç olan detay, Çin propagandası yapan bu ağın Tayvanlı kullanıcılar gibi davranıyor olmasıydı. Son olarak, Mayıs 2020’de, Bellingcat araştırmacısı Benjamin Strick tarafından yürütülen bir BBC News araştırması; 1.000 Twitter hesabı, 53 Facebook Sayfası, 61 Facebook hesabı ve COVID-19 hakkında Çin Komünist Partisinin tezlerini güçlendiren 187 YouTube kanalından oluşan bir sahte hesap ağı buldu.
Bu ağlar, salgınla ilgili durum kötüleştikçe Çin Komünist Partisi’nin salgına tepkisini övmeye, Tayvan’ın başarısını küçümsemeye ve Hong Kong’da protestoları sürdürenleri salgının sorumlusu olarak fişlemeye başladılar. Mart ayında salgının merkezi Avrupa’ya taşındığında ve Çin’deki vakalar hızla düşmeye başladığında ise bu hesaplar Çin’in başarısını övmeye ve virüsün tüm dünyanın düşmanı olduğu söylemini yükseltmeye başladılar. ABD Başkanı Trump salgınla ilgili Çin’i suçladığında ise bu hesaplar hedeflerine ABD hükümetini koyarak tartışmaları politik bir çizgiye çekmeye ve Trump karşıtı propaganda yürütmeye başladılar.
Bu raporda yazanların yanı sıra Çin, uluslararası medya şirketlerinin patronlarıyla yakın ilişkilere de sahip. Örneğin The New York Times gazetesinin en büyük hissedarı, Meksikalı milyarder Carlos Slim. Slim, 2009 yılında New York Times’ın ana şirketi The New York Times Company’ye 250 milyon dolar yatırım yaptı. Aynı yıl Slim, şirketin 15.9 milyon A Sınıfı hissesini satın aldı.
Slim, ÇKP ile bağlantılı Çinli şirketlerle düzenli olarak iş ortaklığı kuran bir iş adamı. Slim’e ait Giant Motors 2017 yılında Çin’deki JAC Motors ile ortaklık kurdu ve Latin Amerika pazarında satmak için Meksika’da otomobil üretmeye başladı. Forbes’ta çıkan makale bu hamleyi Çin-ABD ticaret savaşlarında Pekin’in tarafında durmak olarak değerlendirdi.